Abstract:
Türkiye’de ortaya çıkan sol akımlar genelde sosyalizmden, özelde Marksist
ideolojiden azami ölçüde beslenmiştir. Marksizm’in özündeki burjuvaya ve
sömürenlere karşı ihtilalci ruh, ülkemizdeki bu akımların bir kısmının silahlı bir
örgüte dönüşmesine zemin hazırlamıştır. İdeolojik gelişimini Marksist/Leninist
ideoloji etrafında tamamlayan PKK terör örgütü de yüzyıllardır çeşitli dinler,
ideolojiler ve devletler tarafından sömürge hâlinde tutulduğunu iddia ettiği Kürt halkının sözde ulusal bağımsızlığını kazanması için aynı zamanda kır gerillacılığını benimseyen Maoizmin izlerini de taşıyan bir hareket olarak 1970’li yılların sonunda ideolojik zeminini oluşturmuştur.
PKK ve Abdullah Öcalan’ın dine yaklaşımı uzun süre Marksist ideoloji ile paralel seyretmiştir. Marx’ın dini burjuvazinin elinde meşrulaştırıcı bir güç ve sömürgeciliğin araçsallaştırılması olarak tarif etmesi, Öcalan’ın da İslâm’ı Arapların ve Türklerin elinde Kürtlerin sömürülmesi için kullanılan bir ideoloji olarak tarif etmesine kaynaklık etmiştir. Dinin Marksist reddiye döneminden sonra örgüt, toplumun dindarlığı üzerinden bir strateji belirlemiş
ve bu aşamada Müslüman görünmenin toplumda daha geniş bir kitle tarafından karşılık bulacağı fikri doğmuştur. Stratejinin tutması için de çeşitli imaj düzeltme çalışmaları yapılmış, hatta birkaç yıl içerisinde PKK’lı teröristler İslâm için cihad eden birer sahabî olarak addedilmiştir. Sonraki yıllarda örgüt varlığını devam ettirebildiğini görünce bilimsel sosyalizmi tümüyle rafa kaldırmış ve ulus din ya da atalar dini olarak Zerdüştlük propagandası yapılmaya başlanmıştır. Bu çalışmada, Karl Marx’ın düşüncesinde din karşıtlığının ne anlam ifade ettiği tartışılarak, Türkiye’deki yansımalarından biri olan PKK’nın örgüt lideri Abdullah Öcalan’ın tasavvurunda nasıl şekillendiği ve İslâm’ın hangi yöntemlerle araçsallaştırıldığı incelenmiştir.