Özet:
Günümüz dünyasında ülkelerin en başta gelen hedeflerinden birisi toplumsal refah seviyesini yükseltmektir. Bu kapsamda bütün sektörlerde (tarım, sanayi ve hizmetler) verimliğin artırılması yoluyla üretim kapasitelerinin genişletilmesine ihtiyaç vardır. Belirtilen hedefe ulaşmak için uluslararası ticari ve ekonomik entegrasyonlara katılmak istenmektedir. Türkiye gümrük birliğine aşamalı bir süreçten sonra 1996 yılında katılmıştır. Türkiye’nin AB ile yürüttüğü bitkisel ürün dış ticaretinde gümrük birliğine katılımdan sonra ürün grupları itibariyle önemli değişmeler yaşanmıştır.
Bazı ürün gruplarında (meyve ve sebzeler) ihracat gerek miktar gerekse oransal olarak genelde artış kaydederken bazı ürün gruplarında (tahıl ve yağlı tohumlar gibi) ithalatta bir artış yaşanmıştır. Ancak şunu ifade etmek gerekir ki, Avrupa Birliği’nde tarımsal verimin yüksek olması Türkiye’nin birlikle yaptığı bitkisel ürünlerle ilgili dış ticaret rekabet gücünü olumsuz etkilemekledir. Türkiye’nin tarımsal ürün ithalatı için uyguladığı gümrük tarifeleri genellikle çok yüksektir. Dünya Ticaret Örgütü’ne göre;Türkiye’nin tarımsal ithalat tarifelerinin ortalaması %40 civarında iken, AB’nin ortalaması ise yaklaşık %14’tür. Dolayısıyla ikili ticaretin serbestleştirilmesi ve tarım için AB’nin ortak gümrük tarifesinin kabul edilmesi belirli ürünlere yönelik ithalat korumasının önemli ölçüde düşmesi anlamına gelecektir. Gerekli fonlar sağlanıp tarıma kullandırıldıktan sonra AB’ne karşı uyguladığımız gümrük korumasının zaman içerisinde kademeli olarak indirilmesi, tarımdaki işgücü kaybı, üretim düşmesi ve dolaysıyla dış ticaretin olumsuz etkilenmesinin önüne geçmesi açısından önemlidir.