Abstract:
Mekke ve Medine’den sonra erken dönem tefsir faaliyetlerinin en önemli merkezi Irak havzası olmuştur. Hz. Ömer’in emriyle Saʿd b. Ebî Vakkâs tarafından Hicretin 17. senesinde kurulan Kûfe şehrinde Abdullah b. Mes’ud; aynı tarihte Utbe b. Gazvân tarafından kurulan Basra şehrinde ise Ebû Mûsâ el-Eşʿarî’nin öncülüğünde bir ilmî hareket başlatılmıştır. Tefsire önemli katkılar sağlayan bu iki şahsiyetten Ebû Mûsâ elEşʿarî’nin komutanlık vazifesinden ve devam eden fetih hareketlerinde yer almasından ötürü sistemli bir eğitim icra ettiğini söylemek güçtür. Basra’da olduğu dönemlerde o, bizzat eğitim faaliyetlerinin başında durmuş, cihada çıktığında ise eğitime ara verilmemesi için yerine vekaleten İmrân b. Husayn’ı bırakmıştır. Abdullah b. Mes’ud’a gelince o sırf muallim olması hasebiyle daha düzenli ve sistemli bir eğitimöğretim icra etme imkânı bulmuştur. Onların çabalarıyla Irak havzasında büyük bir ivme kazanan ilmî çalışmalar, talebelerinin gayretleriyle de nicelik ve niteliğini artırarak hicrî I. asrın sonuna doğru birer ekol hüviyetine kavuşmuştur. Kûfe Ekolü, birçok ilim dalına şamil karakteristik özelliğini büyük ölçüde kurucu şahsiyet Abdullah b. Mes’ud'dan almıştır. Bu anlamda Kûfe Ekolü tek bir otoritenin anlayışı ekseninde şekillenmiştir. Fıkhî konularda re’y, dil ve daha ziyade kıraat olgusundan beslenen bu karakter, tefsir faaliyetinde ağırlıklı olarak rivayete dayanmıştır. O dönemde bir tefsir aracı olarak kullanılan İsrâîliyyât bilgilerine ise mesafeli durmuştur. Basra Ekolü’ne gelince o her ne kadar Ebû Mûsâ el-Eşʿarî’nin öncülüğünde teşekküle başlamışsa da İmrân b. Husayn ve Enes b. Mâlik’in de katkı sunduğu kolektif bir çalışma olarak karşımıza çıkmaktadır. Basra Ekolü de Kûfe Ekolü gibi birçok ilim IX dalına şamil bir karakteristik özellik geliştirmiştir. Bu karakter fıkhî konularda içtihat, kıraat olgusu ve Arap dilinden faydalanmıştır. Tefsir faaliyetinde ise kurucu şahsiyetlerde pek görülmese de tabiûndan temsilcileri İsrâîliyyât bilgilerini sıkça kullanmışlardır. Tarih ve tabakât kaynaklarından anlaşıldığına göre hicrî I. asırda Basra Ekolü’nün Ebû Mûsâ el-Eşʿarî’den sonra en önemli temsilcileri sahabeden İmrân b. Husayn ve Enes b. Mâlik, tabiûndan Ebü’l-Âliye er-Riyâhî, Hasanü’l-Basrî, Hittân b. Abdillâh er-Rekkâşî, Muhammed b. Sîrîn ve Katâde b. Diâme olmuştur. Kûfe Ekolü’ nün bu dönemde Abdullah b. Mesʿûd’tan sonra gelen en önemli temsilcileri ise Alkame b. Kays, Mesrûk b. Ecdaʿ, el-Esved b. Yezîd, Abîde es-Selmânî, Ebû Meysere Amr b. Şürahbîl olmuştur. Tefsir faaliyetlerinde kullanılan araçlar bakımından her iki ekol arasında önemli ölçüde benzerlikler vardır. Örneğin fıkhî konularda re’ye başvurma, kıraat olgusunu kullanma ve Arap diline müracaat bu hususların başında gelir. Ayırt edici özelliklere gelince Basra Ekolü’nün bir tefsir aracı olarak başvurduğu İsrâîliyyât bilgilerine Kûfe Ekolü iltifat etmemiştir. Sünnet malzemesini tefsir faaliyetinde kullanmak konusunda da birbirinden ayrılmaktadırlar. Basra Ekolü temsilcileri rivayet ettikleri hadisleri mürsel olarak Hz. Peygamber’e isnad ederken Kûfe Ekolü temsilcileri hadisleri Allah Resulü’ne (s.a.s.) isnad etme konusunda çok temkinli davranmışlardır. Bize göre en önemli ayırt edici husus ise: Hepsi olmasa da Basra Ekolü temsilcilerinin tefsirde re’yi kullanmakta re’yle tanınan Kûfe Ekolü temsilcilerinden daha cesaretli olmalarıdır.