Abstract:
İslam düşünce tarihi içerisinde Gazali’nin çok önemli yere sahip olduğu
bilinen bir gerçektir. Biz bu çalışmamızda Gazali’nin Kesb Kavramına yaklaşımını
değerlendirmeye çalışacağız
Bu çalışmamızın iki temel amacı vardır: Bu amaçlardan birincisi İslam
tarihinde ortaya çıkan her bir ekolün düşüncelerini derinlemesine inceleme
fırsatından sonra bunlarla ilgili görüşlerini açıklamakla kendisinden sonraki sürece
yön veren Gazali’nin oluşturduğu etkiyi neden ve sonuçlarıyla anlayabilmektir.
Gazali sonrası dönemde Ehl-i sünnet inancının elde ettiği güce bakılarak onun
gerçekten bir kavşakta kendisinden sonrakiler için bir yol haritası çizdiği ve bu
hususta da başarılı olduğu söylenebilir. Onun böyle bir öneminin yanında ayrıca
eserleri en çok farklı dillere çevrilen İslam âlimi olması, yazılmalarının üzerinden
çokça zaman geçmiş olmasına rağmen eserleri hala geniş halk kitleleri tarafından en
çok rağbet gören olması, birçok alanda yetkin bilgisinden dolayı birçok grubun
dikkatini çekmiş olması onu araştırmamıza sebep olmuştur.
İkincisi ise hayatımızın her alanına yansıması beklenen Allah tasavvurunun
oluşmasına ve bu çerçevede insanın nasıl bir anlam taşıdığının belirlenmesinde kilit
rol oynayan insanın kendi fiilinde nasıl bir yetkinliğe sahip olduğunun İslam
tarihinde ortaya çıkmış bütün grupları anlamamıza kapı aralayacağı fikridir. İslam
tarihinde mezheplerin oluşum dönemlerine baktığımızda bütün grupların bu noktada
beyan ettiği fikirlerine göre şekil aldıkları gözlemlenebilir. Dolayısıyla bu
çalışmamızın, İslam tarihinde ortaya çıkmış fırkaların düşünce temellerini nasıl
oluşturduklarına dair bazı ipuçları vereceği düşüncesi de bizi böyle bir çalışmaya
sevk etmiştir diye ekleyebiliriz.
İnsanoğlu akan zaman içinde yaptığı birçok şeyi kendi iradesi ile yaptığı
fikrine tam da varacak iken kendi iradesinin dışında gerçekleşen olaylara bakıp acaba
bu kendi tercihimle yaptığımı hissettiğim fikri, bir yanılsama olmasın diye kendince
bir sorgulamaya girer. Böyle bir süreci büyük bir ihtimalle insanların var olmasından
bu yana yaşadığı düşünülürse bu problemin ne kadar zamandır insanı meşgul ettiği
ortaya çıkacaktır. Merak edilme zamanı bu kadar derinde olan bir problemin,
araştırma isteğiyle çalışılmaya konu edinmiş olması herhalde makul olsa gerek.
İslam tarihinin ilk dönemlerinden bu yana insanın kendi fiilindeki yetkinliği
tartışmaları iki kaygı güdülerek yapılmıştır. Bunlardan birincisi Allah’ın sonsuz güç
ve kudretinin insana tanınacak insana ait alanda sınırlandırılmaması meselesidir.
İkincisi ise Allah’ın sonsuz güç ve kudretinden her şeyi takdir etme yetkisine sahip
olması, insanın ilahi hitaba muhatap olarak sorumlu tutulmuş olmasına nasıl bir kapı
aranılabileceği meselesidir. Bu bağlamda Allah’ın bazı sıfatlarına bir sınırlama
getirir endişesiyle ilk müşebbihe düşüncesine karşı Ca’d b. Dirhem tarafından
geliştirilen ve Allahın sonsuz gücüne kimseyi ortak etmemek adına cebri düşüncenin
ortaya çıktığı görülür. Buna reaksiyon olarak kaderi görüşün insanı tamamen özgür
olarak kendi fiilinin yaratıcısı kabul etmesi pek gecikmedi. Bu noktada bir orta yol
gerekiyordu ki, toplumun genelinin içinde kendini aşırılıklardan uzak göreceği bu
görüş ana gövdeyi oluştursun. İşte tamda bu noktada bu orta yolun düşüncesini
ifadelendirecek bir kavrama ihtiyaç vardı. Bu kavram tezimizin de konusu olan kesb
kavramıdır.
Tez konusunun belirlenme aşamasından tezin bitimine kadar bana her
aşamada rehberliğini eksik etmeyen çok değerli hocam, Yrd. Doç. Dr. İbrahim Hakkı
İNAL’a sonsuz teşekkürlerimi sunarım. Araştırmamızın Arapça metinlerini,
sayesinde çözebildiğim saygı değer hocam Doç. Dr. Hasan Hüseyin TUNÇBİLEK’e
teşekkür ederim. Değerlendirmeleri ile tezimizin olgunlaşmasına katkıda bulunan
değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Murat AKGÜNDÜZ’e teşekkür ederim. Ayrıca
çalışmamızın başından beri hiçbir yardımını bizden esirgemeyen saygı değer
danışman hocam Yrd. Doç. Dr. M. Cüneyt GÖKÇE’ye teşekkürlerimi bir borç
bilirim.