Özet:
Kur’ân’da, lafzında benzerlik, kapalılık ve bilinmezlik bulunan birtakım kelimelerin geçtiği âyetler vardır ki, bu âyetler müteşâbih olarak adlandırılmıştır. Genel kabule göre müteşâbih âyetlerin tefsirinin yapılması mümkün olmakla beraber, hakiki mânâsı ve mâhiyetinin bilinmesi yalnızca Allah’a aittir. Bu âyetlerin içerikleri genel olarak; bazı sûrelerin başlangıçlarında bulunan hece harfleri (mukatta’a harfler), ahiret hayatına dair gaybî meseleler, el, yüz, göz, nefs gibi Allah’a isnâd edilen birtakım haberî sıfatlar ile istihyâ, istihzâ, ityân, meci’ ve mekr gibi fiillerdir. Müteşâbih âyetlerin te’vîl çalışmaları esnâsında ortaya çıkan güçlükler, bu ayetlerin sayısı, muhtevâsı, yorumlanıp yorumlanmayacağı gibi birçok meseleyi beraberinde gündeme getirmiştir. Bu çalışmada Alâeddin Ali bin Yahyâ es-Semerkandî’nin müteşâbih âyetleri yorumlamadaki üslup ve metodu incelenmektedir. Semerkandî, bu ayetlerin te’vîl edilmesi gerektiğini düşünmekte, hakîkî manası ile düşünmenin mümkün olmadığı yerlerde mecâz mânâlar vererek bu âyetleri yorumlamak gerektiğini belirtmektedir. Bu te’vîl yapılırken akıl-nakil dengesinin gözetilmesi gerektiğini savunan Semerkandî, ortaya çıkan sonuçların akıl ve nakil esaslarına ters düşmemesi gerektiğini belirtmektedir