Please use this identifier to cite or link to this item: http://hdl.handle.net/11513/3101
Full metadata record
DC FieldValueLanguage
dc.contributor.authorYıldız, Yusuf-
dc.date.accessioned2023-06-14T13:16:33Z-
dc.date.available2023-06-14T13:16:33Z-
dc.date.issued2022-
dc.identifier.urihttp://hdl.handle.net/11513/3101-
dc.description.abstractİslâm sanatları, kültürel özellikler gösterdiği gibi çeşitli coğrafyalardaki Müslümanlara ait kültürler arasında bir birlik duygusu da sergiler. Örneğin, Mısır ve Türkiye’deki dinî mûsikî fark edilebilir bir ilişkiye sahiptir. Fakat aynı zamanda da belirgin bir şekilde kültüre özgüdür. Bu kültüre özgü sanatsal etkinlikler de İslâm’ın yeryüzündeki hareketine bağlı olarak kültürlerin, sanatı farklı yorumlamalarının doğal bir sonucudur. Bu durum genel olarak mimari, belagat, hat, kıraat… vs. gibi tüm İslâm sanatlarında olduğu gibi mûsikî alanında da kendini göstermiştir. Kültürel özgünlük ise “gerçek” ya da “saf” bir İslâm’ın ne olduğu fikriyle ilişkilidir. Bu tartışma, neredeyse tüm sanat formlarında mevcuttur ve sanatın ne zaman “İslâmî” olmaktan çıktığı ya da dinî açıdan câiz olduğu sorusunu ortaya çıkarmıştır. Tasavvuf ve tarikatlar bin yıldır birkaç kıtaya ve farklı kültürlere yayılmıştır. Bu nedenle İslâm sanatlarının gelişimine katkı sağlayan en önemli unsurlardan birinin tasavvuf olduğu söylenebilir. Tasavvuf, Allah’a ulaşma yolunda bir disiplin, terbiye, uhuvvet ruhu ve şeyh ile manevi bağ kurmanın sonucunda belirli uygulamalar yoluyla kendini arındırmayı ve ruhsal olarak gelişmeyi vurgulayan İslâmî bir düşünce ve yaşam biçimidir. XII. yüzyıl başlarında ivme kazanan bu model, İslâm medeniyeti için sosyal düzenin temel dayanaklarından birini oluşturmuştur. İslâm dünyasında neşv-ü nemâ bulan bu model, başta Çin, Batı Afrika ve Amerika olmak üzere tüm dünyaya yayılmıştır. Dünyaya yayılan tasavvuf yerel kültür ve inanç unsurlarını da kendine uyarlamıştır. Bu uyarlamayı mûsikî özelinde de görmek mümkündür. Afrika çöllerinden Atlantik Okyanusu kıyılarına, Pakistan ve İran dağlarından Anadolu ve V Balkanlara kadar tasavvuf mûsikîsinin çeşitliliği, geçtiği tüm kültürlerle zenginleştirilmiştir (Mısır, Filistin, Suriye, Türkiye, İran, Özbekistan, Hindistan....). Arapça, Farsça, Türkçe gibi farklı dillerde ve çeşitli kültürlerde ifade edilen tasavvuf düşünceleri, sayısız şiirsel form ve mûsikî türleri aracılığıyla vücûd bulmuştur. Nitekim bu çalışmada da Şâzelî ve Kâdirî tasavvufuna, dinî mûsikî türlerine, Anadolu’da varlık gösteren ve iki tasavvufî koldan beslenen Şâzelî-Kâdirî şeyhi Şeyh Hasan Arslan’ın (eş-Şeyh Hasan el-Aynî) şahsiyeti ile yaşantısına dair bilgiler derlenmiş, belirli bir yaştan sonra, sınırlı bir süre zarfında kaleme almış olduğu şiirleri, dinî mûsikî düzleminde ve nitel bir paradigma ekseninde araştırılarak, şiirlerin tekkede icrâ edilen ilâhî formları da notaya alınarak literatüre katkı sağlanmıştır.en_US
dc.language.isotren_US
dc.subjectDinî Mûsikî, Şâzelî, Kâdirî, Şeyh Hasan Arslan, Gaziantep.en_US
dc.titleŞÂZELÎ TARİKATI’NDA MÛSİKÎ (GAZİANTEPLİ ŞÂZELÎ ŞEYHİ HASAN ARSLAN ÖRNEĞİ)en_US
dc.typeThesisen_US
Appears in Collections:Sosyal Bilimler Enstitüsü

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
754477.pdf3.26 MBAdobe PDFView/Open


Items in DSpace are protected by copyright, with all rights reserved, unless otherwise indicated.