Bu öğeden alıntı yapmak, öğeye bağlanmak için bu tanımlayıcıyı kullanınız:
http://hdl.handle.net/11513/2468
Başlık: | 19. yüzyıldan günümüze Musul meselesi / The issue of Mosul from the 19th century to the present |
Yazarlar: | NEREDE, RAMAZAN |
Anahtar kelimeler: | Tarih = History |
Yayın Tarihi: | 2019 |
Özet: | Bu araştırmanın konusu ana hatlarıyla 19. Yüzyıldan günümüze Musul'un coğrafî, siyasî, iktisadî ve demografik yapısını ele almıştır. Özellikle petrolün keşfi ve kullanımının yaygınlaşması Musul'un tarihi gelişimini kökten etkilemiştir. Musul ve havalisinin zengin petrol kaynaklarına sahip olduğunun anlaşılmasıyla birlikte sürekli Batılı sömürgeci devletlerin ilgi odağı olmuştur. Bölgenin kontrolünü bölgeye yönelik siyasetlerinin merkezine koymuşlardı. Osmanlı Devleti ise ısrarla Batılı güçlerin bölgedeki egemenlik iddia ve faaliyetlerini durdurmak istemişti. Ancak, Osmanlı'nın bu engelleme siyasetine karşı Batılı aktörlerden özellikle Sanayi İnkılâbı'nın öncüsü olan İngiltere çok aktif ve saldırgan bir siyaset izlemiş ve bölgede söz sahibi olmak istemişti. İngiltere petrol bölgesi olan Musul ve çevresini ele geçirme sürecini I. Dünya Savaşı'nda Filistin, Suriye ve Irak Cephelerini açmakla hızlandırmıştı. 21 Eylül 1918'de Filistin Cephesi'nde Nablus civarında komutanlığını Mustafa Kemal Paşa'nın yaptığı VII. Ordu'nun ani ric'at (geri çekilme) kararının ardından yaşanan bozgun sonucunda Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918'de Mondros Mütarekesi'ni kabul etmek zorunda kalmıştı. İngiliz askerleri Mütareke şartlarına aykırı olarak 1 Kasım 1918'de Musul'a girmiş, 15 Kasım 1918'de tamamen işgal etmiş ve fiili bir durum oluşturmuştu. Söz konusu fiili durumdan sonra Lozan Konferansı sürecinde İngiltere Musul Meselesi'ni önce konferans gündeminden çıkarmayı ve daha sonra 1926 Ankara Antlaşması ile de zamanın Türk hükümetine Musul ile ilgili isteklerini tamamen kabul ettirmeyi başarmıştı. Musul bu tarihten itibaren günümüze kadar hem bölge hem de Türkiye için büyük bir sıkıntı kaynağı olmaya başlamıştı. Günümüzde Türk hükumetleri başta Türkmenler olmak üzere bölgede yaşayan bütün etnik ve dini grupların haklarını, huzur ve güvenliklerini savunmaya çalışmaktadır. Türkiye, bölgeden kendisine gelen veya gelebilecek olan terör tehditlerini ortadan kaldırmaya ve böylece kendi sınır güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. Bu çalışma neticesinde Musul ve çevresinin özellikle petrolün keşfi ve bölgede çıkarılmaya başlanmasından itibaren bölgenin sürekli Batılı güçler tarafından kontrol altında tutulmaya ve sömürülmeye çalışıldığı, bu amaçlar için bölgenin demografik yapısıyla oynandığı ve bölgenin terörize edildiği açık bir şekilde anlaşılmıştır. Bu durumdan en çok bölge halkı ve Türkiye olumsuz yönde etkilenmiştir. Bu çalışmada konuyla ilgili araştırma eserleri ve tezler kullanılmıştır. Bunların yanı sıra Başbakanlık Osmanlı Arşivi'nde saklanan ve yayımlanan belgelerden de yararlanılmıştır. Dönemin gelişmeleri bu kaynaklar çerçevesinde incelenmeye ve aydınlatılmaya çalışılmıştır. |
URI: | http://hdl.handle.net/11513/2468 |
Koleksiyonlarda Görünür: | Sosyal Bilimler Enstitüsü |
Bu öğenin dosyaları:
Dosya | Açıklama | Boyut | Biçim | |
---|---|---|---|---|
594564.pdf | 1.43 MB | Adobe PDF | Göster/Aç |
DSpace'deki bütün öğeler, aksi belirtilmedikçe, tüm hakları saklı tutulmak şartıyla telif hakkı ile korunmaktadır.